KARAKOYUNLU - Anasayfa
  - Arşiv
     - Haberler, (Haberler)
IĞDIRDAKİ ERİKUAKHİ KRALLIĞI
2484 defa okundu,
Çarşamba, 16 Temmuz 2008

    Iğdır, Kars ve Ardahan İlleri ve çevrelerinde Urartular’a bağlı olarak yedi tane yerel krallık bulunuyordu. Bunlardan ERİKUAKHİ KRALLIĞI Ağrı Dağı kuzey yamaçları ile Aras Nehri arasında, bugünkü Karakoyunlu İlçesi kara kireler denilen mevki, Taşburun, Bulakbaşı, Aktaş köyleri ile Melekli Beldesi’ nin doğusunda yer alan Kasımın Tığı denilen mevkide yer alıyordu. Bu bölgeler birer yolla Ağrı Dağı kuzey yamacı 2200 metre yükseklikte kurulu bulunan Korhan (Eski Iğdır)’a bağlanıyordu. Bu Krallığın sınırları içerisinde olan diğer kale ve yerleşimlerin bir kısmı ise Ermenistan’ın başkenti Erivan’ın güney bölgesinde Aras Nehri’ nin kuzeyinde yer almaktadır. Bu krallık Kral Menua (810–785) tarafından feth edilerek Tuşpa (Van) merkeze bağlanmıştır. Karakoyunlu ve Taşburun arasında Çolagert mevkiinde bulunan iki yazıtta Kral Menua kendisinin Tanrı Khaldi’nin yardımıyla Erkuakhi ülkesine girip buraları feth ettiği, buranın merkezi Lukhiuni şehrini alıp burada Khaldi adına bir Babu (Mihrap) ve bir Ekallu (Hisarlı Saray) yaptırdığını bildirmektedir. Yine Karakoyun’nun Bulakbaşı Köyü’nde bulunan başka bir kitabesinde Tanrı Khaldi için bir tapınak ile saray yaptırdığı ve kurulan yeni şehre Menua-khini denildiği anlatılmaktadır. Menua’nın oğlu I.Argişti’nin Iğdır’ın Kazancı Köyü’nde bulunan bir kitabesinde burada bir tapınak yapıldığına işaret ediliyor. Menuanın Yazıtlarında Erikuakhi memleketindeki hâkim sülalenin (Erikua) veya (İrikua) adını taşıdığı, Urartu dilinde (Ekhi/Khi) sözünün (oğlu/hanedanı) anlamına geldiği anlaşılıyor.  
Urartular’ ın Asur çivi yazısının yanında bir çeşit hiyeroglif yazısı kullandıkları bilinmektedir. Urartulular yazılarını kesme taşların veya sert kayaların düzlenmiş yüzüne, madeni eşyalara, halka şeklinde taş ve kemikler üzerine yazmışlardır,  bazen de toprak levhacıklara yazdıkları da görülür. Ülke, merkezde valiler ile sınır bölgelerinde Hititler’de olduğu gibi Urartu Kralı’na vergi ve savaş sırsında asker veren ayrı ayrı krallıklar şeklinde bir teşkilatlanma gösteriyordu. Krallık babadan oğula geçerdi ve Urartu Hükümdarları krallar kralı sayılıyordu. Merkeze bağlı vilayetleri Van’dan gelen valiler idare eder, askerlik ve din işlerinde Urartu imparatorunu temsil ederlerdi. Asurlular gibi Urartu Orduları girdikleri yerleri yakıp yıkıyor ele geçirdikleri korunaklı kaleleri kalanların kullanmaması için bozup dağıtıyorlardı Aldıkları bir yerde yerleşince de kendi ihtiyaçları doğrultusunda yeniden korunaklı yerler yapıyorlardı. Savaş ganimetleri olarak alınan esirler, hayvan sürüleri veya madenler başkente gönderiliyor ve kazanılan zafer bir taş yazıt ile belirtiliyordu. Hititliler zamanında ilerleyen kaya mimarlığı ve madencilik sanatı Urartular zamanında da devam etmiş mimarlıkta daha da ilerleyen Urartuların yapıları çok büyük ve sağlam yapılmıştır. Binalar ya kayalara oyularak yâda çok büyük kesme taşlarla yapılmıştı. Kayalar içerisine oyularak yapılan tapınak ve yapıların düşman saldırılarına karşı korunaklı bir kale vazifesi gördüğü anlaşılmaktadır. Açık veya gizli merdivenlerle çıkılan bu kaya yapılarındaki insanların su ihtiyaçları özel tertibatla sağlanıyor; bu kayalarda geniş bir avluya açılan bir çok odalı daireler ve bunları birbirine bağlayan uzun koridorlarla merdivenler bulunuyordu. Kayalıklarda açılan uzun tüneller hem dışarıdan su almaya, hem de düşman baskınlarında halkın yeraltından kaçarak başka taraftan çıkarak canlarını kurtarmaya yarıyordu. Kale burçlarında bile dere tabanlarına inen gizli suyolları vardı. Yapıların temelleri kiklopik örgü denilen büyük ve harçsız sıralanan taşlarla kuruluyor. Üzerleri kerpiç veya tuğla duvarlarla tamamlanıyordu. Dini ve diğer yapılarda üzerleri yazılı taş sütunlar kullanılıyor; ahşap çatılar balıksırtı biçiminde iki tarafa meyilli ve kısa taraflarında üç köşe alınlıklar bulunuyordu. Batı-Anadolu kıyılarındaki İyon yapılarında görülen ve sonraları Yunanistan’a da geçen bu gibi alınlıkların Urartu’dan alındığı sanılmaktadır. Birçok Urartu yapısında sarı ve siyah taşlardan oluşan ve yapının görünüşüne hareketlilik kazandıran bir taş işçiliği görülür bu gelenek doğu ve güney doğu bölgesinde uzun süre devam etmiştir. Din bakımından Hurri ve Hititlere benzeyen Urartular’ın taptıkları üç büyük tanrı ise sırasıyla milli ilah Khaldi, fırtına(Hava) tanrısı Teşeba ve güneş tanrısı Ardini idi.
Urartular iki yüzyıldan fazla egemenlik kurdukları Iğdır yöresinde tarım faaliyetlerini çok ileri bir düzeye ulaştırmış ve tarım alanlarını sulamak amacıyla birçok kanal ve bentler yapmışlardır. Korhan gibi yaylak ve dağlık yerlerde yaşayanlar ise geniş otlaklarda hayvan besliyorlardı. Buna bağlı olarak köy ve şehir hayatı büyük bir canlılık kazanmıştır. Iğdır ve çevresinde yerleşik hayatın Urartular gelmeden önce başladığı Iğdır da var olduğu sanılan Lukhiuni şehrinden anlaşılmaktadır. Sonradan buralara yerleşen Sakalar, hatta Arsaklılar’ la gelen Oğuzlar gibi daha çok atlı-göçebe hayatı yaşayan Türkler çağında eski şehir hayatının canlanmadığı anlaşılmaktadır.  Ancak hazine mallarını korumak ve kısmen Pazaryeri yapmak için eski korunaklı yerleri şenlendirip yaşatmışlardır. Saka boyları ve oymaklarının kurduğu küçük Arsaklı Devleti zamanında Oğuz hanları eski bir şehir olan Armavir’i kışlak Arpaçay’ın Aras Irmağı’ yla birleştiği yer dolayındaki Ağcakale’yi yaylak merkezi olarak kullanmışlardır.