KARAKOYUNLU - Anasayfa
  - Arşiv
     - Haberler, (Haberler)
SEVGİNİN (IĞDIR'ın)DEĞERİNİ BİLMEK
1713 defa okundu,

SEVGİNİN (IĞDIR'ın)DEĞERİNİ BİLMEK
Adam, telaşlı, öfkeli bir halde hanımına bağırıp, çağırıyordu.
Babalarının sesini duyan iki çocuk ise yataklarından kalkıp salona
gelmişti. Babalarının öfkesini görünce, korkmuş, sinmiş halde birer
koltukta sessizce oturup kalmıştı.

Adam, çocuklara, hanımın üzüntüsüne aldırmadan söylenip duruyordu:

-Söyledim değil mi, söyledim. Bu gün toplantı olduğunu, açık mavi
gömleği ütülemeni söyledim. "Kahverengi gömlekle gidiversen
nolur!"muş. Bugün sunum yapacağım, karamsar bir görüntü mü vereyim,
dinleyenlerin! içi kararsın, bu da projeye verecekleri oyu etkilesin!
Bunu mu istiyorsun?

-Tamam bey, bitti işte.

Adam açık mavi göleği hışımla aldı;

-Bitti, tabi bitti ama ben geç kaldıktan sonra bitmiş neye yarar.

Hanımı çocukların korkmuş yüzlerine baktıktan sonra, yine eşini
sakinleştirmeye çabaladı;

-Dün bundan da geç çıkmıştın, vakit var, yetişirsin.< /SIPAN>

-Anlamıyor ki, anlamıyor ki. Bu gün sunumu ben yapacağım.
Herkesten önce gitmeliyim ki, gelecek önemli konuklara 'Hoş geldiniz'
demeliyim.

Adam bir sürü söz daha söylenerek, bağırarak çıktı, arabasını
çalıştırıp uzaklaştı.
Hanımı, direksiyon başında da öfke saçan eşinin halinden endişelendi,
"Bir kaza yapmasa bari..."

Eşi! uzaklaşınca, çocuklarının yanına gidip sarıldı, rahatlatmaya
çalıştı.

-Madem erkenden kalktınız, hemen size sultanlara layık bir kahvaltı
hazırlayıp getireceğim.

Mutfağa geçti, zihnindeki huzursuzluğu dağıtmak için hemen neşeli
müzikler çalan bir radyoyu açtı. Ocağa haşlamak için yumurta koydu,
cezvede süt ısıtmaya başladı. Masaya zeytin, peynir, reçel koymayı da
ihmal etmedi.

Biraz sonra çocuklarına seslendi

-Kahvaltınız hazııır!

Çocuklar kahvaltıya otururken, radyoda müziğin birden kesilmesi
dikkatini çekti. Son dakika haberi anonsuyla, radyonun sesini biraz
daha açtı. Radyo'da zincirleme bir kaza haberi vardı. Ayrıntılar biraz
sonra birlikte olacağız demişti spiker, ama kazanın yerini söylediği
andan itibaren o sandalyesine yığılıp kalmıştı. Spikerin bahsettiği
kaza yeri, kocasının her gün işe giderken geçtiği dörtlü kavşaktı.
Eşinin bu kavşaktaki trafikten şikayetçi olduğunu, her sabah yoğun bir
trafik olduğunu söyleyişi aklına geldi. "Geç kaldım diye acele edip
acaba o da..." Aklına gelen düşünce içini daha da yaktı, hemen ayağa
kalktı.

-Çocuklar, unutmayın ocağa yaklaşmak yasak. Kahvaltınızı yapıp salona
geçin, oynayın. Benim acil bir yere uğramam gerek, kapıyı da kimseye
açmayın tamam mı?

Çocukları uslu, söz dinler olduğu halde, çok kısa süreli de olsa evde
yalnız bırakmak zorunda kalsa tekrar tekrar tembihte bulunurdu! .

Sokağa çıkmak için üzerine bir şeyler aldı, cebine de bir taksi parası
aldı. Kapıya yöneldiğinde kocasının bu kazada ölmüş olabileceği
endişesiyle kabaran yüreğine daha fazla dayanamayıp, ağlamaya
başlamıştı. Gözyaşlarını çocukları görmesin diye, açık olan mutfak
kapısına sırtını dönmeye özen gösteriyordu. İçindeki acının kocasının
ölmüş olma ihtimali kadar, giderken kendisini kırması ve çocuklarının
önünde bağırıp çağırmasından da kaynaklandığını anladı. Oysa her zaman
böyle öfkeli değildi.

-Eğer ölürse, çocuklarım babalarını, son gördükleri haliyle mi
hatırlayacak? Kalp kıran, öfkeli bir baba olarak mı kalacak
akıllarında?

Kapıdan çıkarken, çocuklarına bir kez daha seslenecekti ama artık akan
gözyaşları saklanamayacak haldeydi. Hemen kapıyı açıp dışarı çıkmak
için hamle yaptı ama karşısında kapıya doğru adım atmakta olan kocası
vardı.

Adam, bir an karısının ıslak yanaklarına baktı; "Haberleri mi
dinledin?" diye sordu. Hanımı, konuşamadan sadece başıyla onayladı.
Adam, önce sarıldı, sonra eşinin yanaklarını sildi. Hanımı zorlukla
sordu;

-Hani önemli bir toplantına geç kalmıştın, niye döndün?

-Kaza benim hemen yakınımda oldu. O anda toplantıdan daha önemli bir
şeyi unuttuğumu hatırladım. Eğer o kazada ölseydim... O anda çocuklar da
yanlarına gelmiş, babalarının
yine öfkeli olabileceğini düşünerek, annelerinin yanında durmuştu.
Adam, bütün içten, samimi gülümsemesiyle çocuklarını yanına çağırdı,
boyunlarına sarıldı, yanaklarından öptü.

-Ben bu gün büyük bir hata yaptım ve evden çıkarken, sizleri ne kadar
sevdiğimi söylemeyi unuttum. Böyle önemli bir şey unutulur mu hiç. Ne
yapalım, ben de geri döndüm.

Yukarıda ki öykü'den almamız gereken bir kıssadan hisse olduğu
inancındayım.
Geçtiğimiz günlerde bir yakınımın cenaze törenine katılmak için Iğdıra
gitmiştim. Herhangi bir biyolojik bağım olmamasına rağmen kendime en
yakın gördüğüm, kardeşim bildiğim İsmet TAŞAN beni evine konuk etmiş
ve üç gün boyunca ağırlamıştı. Buradan kendisine saygı ve minnetlerimi
gönderirken bir şeye dikkat çekme gereğini de kendime bir Iğdırlı
olarak borç bilirim.

Peki nedir budikkat çekici olay;
Her sabah olduğu gibi sabahları erken kalkar kahvemi yudumlarken o gün
için yapılması gerekenleri kafamda tasarlar şekillendirir ve güne öyle
başlarım.
İsmet TAŞAN beydeki daha ilk günün sabahında yine erkenden kalkmış
elimi yüzümü yıkadıktan sonra üstümü giyinerek evden dışarı çıkmıştım.
amacım fırından yöremize özgü mis kokulu taze pide, simit ve bohça
alarak eve dönüp hane halkıyla sohbet eşliğinde güzel bir kahvaltı
yapmaktı. Oysa ki ben Postahanenin karşı çaprazında açık gördüğüm bir
kahvehaneye gitmiştim. Daha sabahın erken saatlerinde günü paylaşmak
için benden daha önce uyanıp kahveye gelenler varmış!
Bütün bunlar doğal olmamakla birlikte dikkatimi çeken başka bir şey
vardı o da iki ayrı masada oturan iki ayrı kişi. Fakat konu sizlerin
de tahmin edeceği üzre "SİYASET" vebu siyasette kimlerin daha etkin
rol oynadığıydı!.. Masalarda oturanlardan birinin söylediği aynen
şuydu; " Ben Pulur köyünde oturan kürt kökenliyim!.. Ama ne var ki
ığdır halkı aptalca hareket ediyor sebebi ise; Araslar benim de köyüm
olmak üzre toprakları icar yoluyla kiralayıp ürünler ekiyor onlar
olmasaydı bizlerin hali ne olurdu"?
Bir diğeri ise kendisinin "Karsın Kağızman ilçesinden olduğunu ve
birzamanlar sayın Nurettin ARAS'a bir işinin düştüğünü, oğlunun
Ticaret lisesi mezunu olduğunu ve hatta oğlu için sayın ARAS'a
gittiğini, oğlunun adını söyleyince sayın ARAS'ın öğrencisi olduğunu
hatırladığını akabinde ise sayın ARAS'ın yarın oğlunuz yanıma gelsin
ve işe başlasın dediğini ifade ettikten sonra cehaletini aleni bir
şekilde ortaya koyarcasına sözlerine devam ediyordu. "Ya arkadaşım
ığdır halkı cahildir cahil"! Diğer kişi neden? Diye soruyor.
Kağızmanlı olan kardeşimiz cevaplıyordu; "şu sebepten dolayı cahildir
ığdırlı kendisini yönetecek kişi değil, kendisine çoban seçiyor!.. Çok
basit beklentiler peşinde koşuyorlar ya çocuğunu işe koydurmak için,
ya yakınının kadrosunu değiştirmek içinveyahut gıcık olduğu insanı
sürdürmek yerinden etmek için lider arıyor"!.. Pulur'lu kardeşimiz
teğit ederek doğrudur vallahi aynen öyle" diye cevap veriyordu!.. Tam
da geç kaldığımı düşündüğüm anda Sayın İsmet TAŞAN kardeşim beni
telefonla arayarak nerde olduğumu kahvaltıya beklediklerini söyledi.
İçmiş olduğum çayın ücretini ödeyerek kahvehaneden ayrıldığımda
kahvehane kültürüyle siyasete yön verme hararetli bir şekilde devam
ediyordu. Ama bir şeyi gözardı ederek "IĞDIR'IN DEĞERİNİ BİLMEDEN"
Sırf kişisel kaygılarından dolayı Iğdır siyasetine akıllarınca yön
vermek. Sevgili Iğdırlılar gelin kişisel kaygılarınızı bireysel
çıkarlarınızı bir kenara bırakarak kenetlenin ve güzide IĞDIR'ımızı
kaybedeceğiniz Her günü, son günün olarak bil ve öyle hareket
et!..

Saygılarımla Efkan ÖTGÜN-Ankara